Diğer Yazılar
Mart
Yuvarlakçay Öyküsü...
Bugün size güzel bir öykü anlatacağım. Her gün iç karartıcı haberler aldığımız bu günlerde umudumuzu çoğaltan, efeler diyarında yaşanan bir direnişin öyküsü. Ülkenin çoğu bölgesinde benzer açmazlarla boğuşan halka, yaşam alanlarının nasıl korunacağına dair gerçek bir direniş öyküsü… Türkiye’de yaşam alanlarını tehdit eden hislere karşı ilk kapsamlı direnişi başlatan yuvarlak çaylılardan söz ediyorum. Yuvarlakça, Muğla’nın Köyceğiz ilçesine bağlı bey obası beldesi ve yöredeki pek çok köyü besleyen nehrin adı. Yuvarlak Çay’ın yöre insanıyla etle tırnak gibi birbirine geçen bir de öyküsü var… 200 yıl önce kuraklıkla terbiye edilen halk bundan yaklaşık iki yüz yıl kadar önce, çiçek baba dağının kalbinden Köyceğiz gölüne akan nehir kurur. Yeraltına çekilen nehir, bu sudan beslenen yöre insanını yedi yıl boyunca kuraklık ve fakirlik ile terbiye eder… beylerden, ağalardan çare aranır, paşalara haber salınır, yedi düvelden yardım istenir ancak bir türlü çare bulunamaz. Çaresizlik içindeki yöre halkı suyun gözü denilen bölgedeki kutsal çınarların altında toplanarak günlerce sürecek olan suya şükran duasına başlar… öyle ki kayaların arasına kaçtığı düşünülen suyun yeniden yeryüzüne çıkması için top bile patlatılır. Ancak su bir türlü kendini göstermez. Yöre halkı da suyu çıkartmakta kararlıdır. Bütün halk çınarların altında yeniden bir araya gelir ve oyunlar oynamaya, türküler söylemeye, adaklar adayıp birlikteliği çoğaltmaya başlar. Dayanışma giderek uzun süren bir şölene dönüşür. Günler böylece akıp giderken, topların patlatıldığı ‘Tokgöz’ünden yeryüzüne çıkarak kendini gösteren sular şırıl şırıl akmaya, beklemekten yorgun düşen halkın canına can katmaya başlar. Bereket saçarak yuvarlana yuvarlana Köyceğiz gölüne ulaşan sular, burada ‘yuvarlak cay’ adını alır. Suyun gözü yeniden yaşam saçmaya başlamıştır… yuvarlakçaylılar, “işte o zamandan beri Hızır’ın yetişmesiyle birlikte bereketin getirdiklerine yani yaşamın kendisine saygımızı sunmak için, yuvarlanan çayın kenarında, suyungözü’nde şükranlarımızı sunarız” diye anlatıyorlar o günleri. Önce ağaçlar kesildi… ancak aradan geçen uzun zaman içinde çok şey gibi ülkenin suları da satılmaya başlamıştır. Üç yıl önce yuvarlakçay’ın suları da bundan nasibini alır. Yuvarlakçay’ın can verdiği yedi köyün ahalisi su kullanım hakkının bir tekele verilmesi tehlikesine karşı yaşam hakkını savunmak için yine çınarların altında, suyun gözünde toplanır. Ancak verilen sözler tutulmaz, önce ağaçlar kesilmeye başlanır, ardından da iş makineleri vadiye girmeye… yuvarlakçaylilar ‘yetti gari’ diyince yetkililere dertlerini anlatamayan yuvarlakçaylılar, işin başa düştüğünü anlayıp,” yetti gari” diyerek sularını vermemek için aylarca sürecek olan nöbete başlarlar. Çünkü vadideki köylerin hepsi de bu su ile yaşamını sürdürmektedir. Önce kesilen ağaçların tomruklarına el koyarlar ve geri vermezler. Yuvarlakçaylıların su nöbeti, bütün ülkeye örnek olur. Kurdukları kocaman çadırda tam yedi- sekiz ay aralıksız direnirler. Bu arada direnen köylülere karşı davalar açılır. Öyle ki 1121 köylüye ‘sudan’ sebeplerle soruşturma açılır. Direnişi kırmak için her türlü yol denenir. Ancak yuvarlakçaylılar etle tırnak gibi birbirine kenetlenir. Köylüler de kendileri için yaşam demek olan sularını vermemek için davalar açar. Açtıkları tüm idari davaları da kazanırlar. Hes’e ilişkin verilen bütün izinler iptal edilir. Son yıllarda yakılan en güzel halk türküsü her türlü siyasi görüşten insanın, kısır çekişmeleri bir yana bırakıp ekmek için su için; yaşam hakkı için bir araya gelişi son yıllarda bu topraklarda yakılan en güzel türküdür. Bu halk türküsü hep bir ağızdan söylenmeye başlayınca, Türkiye’nin en büyük firmalarından biri olan hes şirketi, bu direniş karşısında 2010 Nisan’ından yuvarlakçay’da hes yapma kararını geri çeker. Ancak yuvarlakçaylılar sularına şükran günlerini unutmazlar. Dört yıldır yeniden kenetlenerek yaşamı çekip çeviren kadim su hakkının anlamını dillendirmeyi daha bir coşkuyla sürdürüyorlar. 27 Mayıs’ta yeniden suyun gözünde buluşacaklar çiçek baba dağının eteklerinde, yuvarlakçay'ın kaynağında her yıl Mayıs’ın son pazar günü toplanıp suya şükranlarını sunan yöre halkı, bu yıl 27 Mayıs günü beyobası’nda buluşup, çoluk çocuk, kız kızan yine suyun gözünde toplanmaya gidiyor. Yine halaylar çekilecek, türküler söylenecek, zeybekler oynanacak. Doğanın onlara verdiklerinin bilinciyle doğaya, yaşama karşı şükranlarını sunacaklar. ‘Halkın önünde hiçbir güç duramaz’ beyobası belediye başkanı besim Özbek, yaklaşık 3 bin kişinin bir araya geleceğini ve bu güzel geleneği sonsuza kadar yaşatmak istediklerini söylüyor ancak tüm Türkiye’yi suyun gözüne davet etmeyi de ihmal etmiyor. Yuvarlakçay halkıyla birlikte su nöbeti tutan başkan Özbek’e “ülkenin diğer yörelerinde sularını korumak için mücadele edenlere söyleyecek bir sözünüz olmalı” diye soruyorum. Özbek, “diklenmesinler ama dik dursunlar. Türk halkı güvenebileceği bir lideri olursa onun arkasında durmasını bilir. Halkın önünde durabilecek hiçbir güç yoktur! şimdi yuvarlakçay’da hiçbir hes projesi yok. Olsa bile halk buna izin vermez artık” diyor… yuvarlakçay bir ege türküsüdür. Uzun bir zeybektir. Türkiye’deki umutsuzluğa ve sinmişliğe karşı verilmiş en güzel cevaptır.
0 Yorum
Yorum Ekle